şerh - i etika
ferhad gülsün : Sizi sokak çalışmalarınızdan, festivallerdeki performans ve sergilerinizden, çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde sanatçılarla yaptığınız söyleşilerden tanıyorum. “7-8 Temmuz Sanatın Eylemi” adlı etkinlikte çıplak bedeninizi kırmızıya boyayarak bir performans gerçekleştirdiniz? Bu eylemden ve etkinlikten bahseder misiniz?
ferhad gülsün : Sizi sokak çalışmalarınızdan, festivallerdeki performans ve sergilerinizden, çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde sanatçılarla yaptığınız söyleşilerden tanıyorum. “7-8 Temmuz Sanatın Eylemi” adlı etkinlikte çıplak bedeninizi kırmızıya boyayarak bir performans gerçekleştirdiniz? Bu eylemden ve etkinlikten bahseder misiniz?
zeliha demirel : Kürtaj’ın yasaklanmasıyla
ilgili tartışmalar başladığı dönemde bir ressam arkadaşımızdan( Saadet
Sorgunlu) doğdu sanatçılar olarak bir eylem yapma fikri. Elimden başka bir şey gelmiyor. TAM ZAMANIDIR!”
başlığı altında ressam Saadet Sorgunlu’nun tüm sanatçıları kürtaj hakkı için
bir araya gelmeye çağırmasıyla başladı her şey. Kadıköy’den, Beyoğlu’ndan,
Galata’dan, Maltepe’den, Nişantaşı’ndan, Ankara’dan, Diyarbakır’dan mümkünse
her şehirden sanatçılarla bağlantıya geçilip atölyelerini 2 günlüğüne sergi
mekânı olarak açmalarına yönelik bir çağrıydı bu. Kısa sürede ülke çapında organize olduk ve benim
içinde bulunduğum “Noreplika Sanat Kolektifi” olarak, kolektifteki diğer
arkadaşlarımla bu eyleme elimizden geldiğince katkı vermeye çalıştık. “BEKS
Kozavisual” mekanını bu eylem için bize tahsis etti. Ülke dışına da taşan bu
eylemin Beyoğlu ayağını biz gerçekleştirmiş olduk. Bizim gerçekleştirdiğimiz
eylem, enstelasyon, sergi ve performanstan oluştu. Kendi bedenimi kırmızı
akrilik ile boyayarak, bir yandan sergilenen resim olarak nesne olarak
oradaydım, diğer yandan resmi yapan özne ben olarak oradaydım.
ferhad gülsün : Bu eylemde çıplaklıktan kaynaklı aldığınız etki ve tepkiler neler
oldu? Çıplaklığa nasıl bakıyorsunuz? Gözden sakınılan imge ile mi karşı
karşıyayız?
zeliha demirel : Terimlere takılmıyorum, daha üstten bakacak olursak giysimiz tenimiz
aslında. Tepkiler aldım elbette, dünyaya sadece gözün doyumu üzerinden
bakabilen algılardan tepkiler aldım. Bir çalışma yaptığımızda özellikle bu daha
önce yapılmamış deneysel bir çalışma olduğunda, tepki de daha şiddetli oluyor,
hele ki bizim gibi bedeni sadece cinsel obje gören, ayıp, günah kılan,
insanların yaşadığı coğrafyada. Tabu kıran bir şeye soyunmak, tepkiyi
göğüslemeyi göze almak gerekiyor. Ben de şunu soruyorum doğduğumuzda giyinik
miydik? Çalışmayı teşhir olarak niteleyenler oldu. Bu bir teşhir değil, bir
tasvirdi. Çalışmanın öncesinde beş kilo aldım, daha göbekli, hamile görünmem
gerekiyordu. Teşhir yapmak isteği olsa bunu daha erken yaşlarda daha taze beden
ile yapardık. BU gün kırklı yaşları yaşarken artık teşhir yapıp yapmayacak
olgunluğa eriştiğimiz düşünüyorum. Sanatsal eylem için bu ikinci çıplak çalışma
oldu. Olumlu tepkiler de aldım. Tabi ki bu benim için yasaya, yasağa, kadın
özgürlüğünü kısıtlayan her şey dur demenin yoluydu. Bir tek kişinin anlayıp
algılayıp olumlu bakması bile yeterliydi benim için, hatta hiç kimse olumlu
tepki vermese de bu benim anlatım biçimimdi ve bende bundan sonraki
çalışmalarım için çıplaklığı kullanmak ya da kullanmamak babında anlatım
dilimde bir göçme yaratmazdı.
ferhad gülsün : Bedeninizi tuval yani ( resim yapılacak alan) olarak kullandınız. Bu
aynı zamanda hem nesneye hem özneye bir eleştiri miydi?
zeliha demirel : Evet bu bir eleştiriydi. Bir
yandan özne olarak resmi yapan be(de)n diğer yandan nesne olarak, kullanılan
yüzey alan olarak be(de)n… Neden tuval ya da başka yüzey değil de beden diyen
çok oldu. Ressamın çalışacağı yüzey alanı seçme özgürlüğü vardır.
ferhad gülsün : Boyanın bedeninize zararları oldu mu? Neden daha zararsız bir malzeme
seçmediniz?
zeliha demirel : Elbette oldu, bu zararlarını bilerek bu çalışmayı yapmak istedim. Beni
ürperten topluluk önümde soyunduğum o an değildi de boyayı tas ile kafamdan
aşağı ilk döktüğüm andı, nefesim kesilecek gibi oldu. Bu bir anlamda kimyasal
zararlarını bildiğiniz bir maddeyle doğrudan temas etmenin verdiği ürpertiydi.
Daha önce ellerimi ve ayaklarımı fırça olarak kullanarak resimler yapmıştım ve
boya ile doğrudan temasın etkilerini biliyordum.
Neden başka bir malzeme
seçmediğime gelince, daha az zararlı toz boyalarda aynı kırmızıyı elde edemedim
ve boyanın verdiği acıyı – gözlerime boya kaçtı, bir miktar boyayı yuttum –
hissedersem izleyiciye de daha yoğun hissettirebilirim duygusu ağır bastı.
ferhad gülsün : Çalışmalarınızdan bahseder misiniz, izlediğim kadarıyla çalışmalarınız
yerel mekanlarda fakat yerellikten uzak. Bu hayata ve insana bakışınızı
biçimleyen farklı bir bakış. Tümünü kavrayıcı geliyor bana. Sanatın her
alanında derinlikli yaklaşımlar olduğu kadar yüzeysel yaklaşımlar da var. Zeliha
Demirel için resim nerede ressam nerede? Yükselttiğiniz eleştirel geçerlilikler
nelerdir?
zeliha demirel : Çalışmalarım yoğunlukla abstrack ekspresyonist çalışmalar. Bir o kadar
da sokakta sanat yapıyorum. Sokaklar benim atölyem gibi. Ve özgür yaratım ağı
oluşturuyorlar. Sokakta bir üretim yaparken yaşadığım heyecan ve özgürlüğü
kapalı atölye çalışmalarında aynı yoğunlukta yaşamıyorum.
Yaşamın içinden geçtiğimiz
ve önünde saygı ile eğildiğimiz atalarımızın yaşadıkları gerçekliği ıskalamadan
yol almaya çalışıyorum. Ve karşılaştığım, yolumun kesiştiği işaretleri
izleyerek. Burada söz ettiğim gerçeklik
klasik söylemle toplumcu gerçekçi kodlarla çözülebilecek gerçeklik değildir ve
estetiği estetize eden tavır asla söylem biçimim olamaz.
Ressam nerede sorusunu
toplumsal akılla açıklama çabalarımız pek de olumlu sonuç vermez, ressam, resim
yaparken kendisidir, kendisini oluşturan şeylerle birlikte kendisidir. Ancak
toplumsal alanlara karşı olan duyarlılıklarını resim yaparak vurgular. Resim
nerede sorusuna gelince buna sanat tarihçileri cevap verecekler.
Hız çağında yaşadığımız
için her kavram çabuk tüketiliyor, öncelikli rahatsızlığım bundan ve fast-food
yaşam biçimi, içi boşalan her şey…Sanatın hangi alanında olursa olsun,
sanatçının çağının sanatçısı olmak dışında, bilincini daraltan tüm noktalarda
muhalif duruş gerekliliği olmalıdır. Sanatın her alanında olduğu gibi resmin de
bir üst bilinç ve derinlilik gerektirdiği göz ardı edilmemelidir. Resim boya
kusması değildir.
ferhad gülsün : Postmodernizme ve Kavramsal Sanata nasıl bakıyorsunuz?
zeliha demirel : Sömürgeciliğin ve emperyal yaklaşımın kültürel yayılması diyebilirim.
İkisi de hızlı üretilip tüketilme anlamında birbirini besliyor. İçinden
geçtiğimiz çağ hiçbir şeyi sindirmemize izin vermiyor. Sanki her şey derme
çatma ve temelsiz bir yapı üzerinde geometrik artışla ilerliyor. Ne kadar uzak
durmaya çalışsam da bir ucundan bizi yakalıyor bu çaresizlik. Sindirerek yapmak
istediğiniz her şey geride kalmış görünüyor, kitsch olmakla
nitelendirilebiliyorsunuz. İnsan ikilemde kalıyor, daha çok sanatçı insan
ikilemde kalıyor. Belki de çağ bize ikilemler çağı olarak kendini dayatıyor,
üzerinde durmamız gereken bu. Bilinçaltı bu ikilemden kurtulamayınca insan da
özgür olamıyor.
ferhad gülsün : Yeniyi aramak, yeniye ulaşmak, deneysel çalışmalar yapmak bir bakıma
kitsch olanı, ikonaklast olanı kırmak. Ruhsal yeraltınızı açar mısınız?
zeliha demirel : Çalışmalarımda objeleri, nesneleri, figürleri yapıbozuma uğratıyorum
evet. Şu ana kadar doğanın, insanın ve nesnel
araçların resmedilme hali milyonlarca çerçeve içine alınmıştır. Buna salt
karşıtlıktan kaynaklı değil, yeniyi üretmek adına mekan, çizgi, renk,biçim,…
sınırlamasına gidilmeden kendi uzamımızdaki varlıkları hayal gücümüzle sezgi
zorlamasına götürmek sanatçının işi olmalı diye düşünüyorum. Artık dünya üç
boyutlu dönmüyor. Yukarıdaki soruda da bu sorunun yanıtını verdim aslında.
Sindirerek yaşamaktan yanayım. Sindirmeden atladığımız her basamak sistemin
değirmeninde acımasızca öğütüyor bir parçamızı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder